29 Temmuz 2015 Çarşamba

Sosyal Damgalama

   Sosyal Damga Nedir?

 Kişinin sosyal durumunu tanımlaması, belli bir kültür kalıbına oturtulması ve kültürel kabın standardının belirlenmesine 'sosyal damgalama' veya 'etiketleme' denir. Eşcinsel damgalama bu tanıma örnek olabilir. Eşcinsel denildiği zaman, toplumda o konuyla ilgili akla gelen toplumsal algılamalar ve tanımlamalar vardır. Diğer bir örnek ise zenci-beyaz ayrımında yapılır. Zenci damgalanması, biyolojik özellikleri nedeniyle kişinin kendi isteği dışında ortaya çıkan sosyal damgalamadır. Şişman bir insanı şişko diye damgalamak da o kişinin fiziksel yapısıyla ilgili bir tanım yapmaktır. Bu tanımlamalar önyargıları ifade eder. Bunlar önyargıların oluşturduğu kültürel standartlar kümesidir. Damgalama, kültürel alt grupları yönetmek, etiketlemek, değersizleştirmek yada yüceltmek için kullanılır. Mesela akıl hastası, deli, şizofren damgalaması gibi.

  Stigmatizasyon adı verilen bu toplumsal damgalamaların düzeltilmesi gerekir. Damgalanma ile mücadele etme, psikiyatri kongrelerinde de stigmatizasyon ve çözüm yolları tarzında tartışma konusu haline gelmiştir. Kör, topal olarak stigmatize kişi ve gruplar kendilerini dışarıya karşı kapatırlar. Zihinsel ve fiziksel özürlülerin, mücadele ettikleri en önemli konu kendileri hakkında yanlış kanaatleri düzeltmektir. Stigmatizasyonda kanaatler oluşturma gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Kültürel ve psikolojik savaşta, toplumlar sembollerle stigmatize edilerek düşman haline getirilebilir. Düşman algılaması da damgalanma içerisinde yapılabilir. Mesela Kızılderililer düşmandır gibi bir algılama oluşturulabilir. Damgalama, ırkçılık oluşturmada en önemli etkendir. Kendi ırkından olmayan herkesi aşağı olarak damgalayıp kendi ırkının üstünlüğünü sağlamak şeklinde ayrımcılıkta kullanılır. Damgalama, önyargı ve ayrımcılığa zemin hazırlayan ciddi bir program alanıdır.
  En yaygın önyargılar, cinsiyet, ırk, cinsel yönelim, fiziksel ve zihinsel engellere dayanan önyargılardır. Önyargıların oluşmasında modern dogmatizmin etkisi fazladır. Sosyal damgalama da, bireyler belli bir ortamda sosyal kimlik içerisinde tanımlanır ve değersizleştirilir. Daha sonra da bu damgalanan kişiler tacize uğrarlar. İki türlü damgalamadan söz edebiliriz. Birincisi görünür olan sosyal damgalardır; zencilik ve homoseksüelliği buna örnek olarak gösterebiliriz. İkincisi ise gizlenebilen sosyal damgalardır. Bunlar yaşam tarzlarıyla ilgili gizlenebilen ve kontrol edilebilen sosyal damgalardır. Mesela bir kimse kendi memleketinin neresi olduğunu, hangi kültürel kimliğe mensup olduğunu gizler. Bazı kişilerin köy kökenli olduğunu gizlemesi gibi. Dersim olayını buna örnek gösterebiliriz. Açlık ve sefilliğin yüksek olduğu bir zamanda varlık vergisi de konulunca, Dersim'deki köylüler vergiyi protesto ettiler. Halkın tepkisi organize olmayan bir itirazdı. Fakat bu tepkiye hemen siyasi bir anlam yükleyip isyan ettiler diyerek o bölge halkına toplarla, uçaklarla saldırıldı. Büyük bir katliam oldu. Bu isyanlara dayanarak İstiklal Mahkemeleri gibi çeşitli aşırı yasal tedbirleri alınarak korku oluşturuldu. O kültüre karşı damgalanma yapılmış oldu. Şeyh Sait isyanı ve Menemen gibi bazı olaylardan hareketle Türkiye'de irtica damgalaması yapıldı. "Bütün dindarlar böyledir." şeklinde bir genelleme yapılarak dindar insanlar damgalanarak değersizleştirilip suçlandı. Bu tür damgalama yukarıdan aşağıya yapılan bir sosyal damgalamadır. B duruma karşıda insanlar kültürümüzü gizlemek zorunda kaldılar.

   Damgalamanın Düşmanı: Diyalog
  İnsanlar arasındaki sosyal temas ve diyalog, damgalanmayı değiştirir. Örneğin 1960'lı yıllarda ABD'de zenci-beyaz ayrımı çok kesin hatlarıydı. Aynı otobüslerde aynı restoranlarda bulunmuyorlardı. Daha sonraki yıllarda serbest fikir özgürlüğü ve serbest insan etkileşimi ortaya çıkınca zencilerle aynı iş yerinde çalışan, aynı mekanı kullanan insanlar, zencilerinde korkulacak gruplar olmadıklarını gördüler. Onlarında insan dışı varlıklar olmadıklarını anladılar. Sosyal temasları arttıkça onlarla evlenebildiklerini hatta zenci kökenli birini devlet başkanı olarak seçebileceklerini gördüler. Böylece Amerika'da zenci damgalanması dağıldı. Hala insanlarla temasını kesen, izole bir ada yaparak kendi kültürel yada ırk üstünlüğünü devam ettirmek isteyen bireyler mevcuttur. Bu tür damgalanmaya karşı en önemli çözüm diyalog ve sosyal temastır.

  Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir dindarlaşma süreci ve sosyolojik bir akış var. Bu sürede bazı dini sembollere karşı aşırı reaksiyon meydana geliyor ve bir grup insan yüksek voltaja tutulmuş gibi tepki gösteriyor. Fakat daha sonraları tepki veren insanların çarşaf açılımı yapmaya başladıkları görülüyor. Çarşaflılarla bir araya gelip, temas kurup, konuştuklarında kendilerinden farklı olmadıklarını görmeleri, bu açılımı yapabilmelerinin sebebi oluyor. Çarşaflı veya örtülü insanları uzaydan gelmiş gibi görenler, aynı ortamda bulunarak, aynı iş yerinde beraber çalışarak temas kurduklarında, diyaloğa geçilemeyecek kişiler değilmiş duygusunu hissediyorlar. Diyalog böylece damgalanmayı değiştiriyor.

   Damgalanmanın Yok Edilmesi
  Damgalanmanın önündeki en büyük engel önyargılardır. Önyargılar değiştiğinde veya yok edildiğinde damgalanma düzelir. Bu nedenle damgalanma ile ilgili yapılacak çalışmalar önyargılar üzerinde yapılan çalışmalardır. Önyargıları değiştiren çalışmaların içerisine bilgi sosyolojisi, kültürel psikoloji ve damgalanmanın biyolojik boyutu girer.
  Beyin araştırmaları sırasında gerçekleştirilen fonksiyonel MR çalışmaları var. MR'a giren kişiye bir konu hayal etmesi istenir. Konuyu hayal ettiğinde beyninin hangi bölgesi çalışıyorsa onunla ilgili görüntüler alınır. Mesela kişiden müşfik bir annenin veya yanık bir insan vücudunun görüntülerini hayal etmesi istendiğinde beynin hangi bölgesinin çalıştığına bakılır. Bu kişinin yetiştiği kültüre göre beyinde onunla ilgili imajinasyon, biyolojik bir alt yapı oluşur. Damgalama aslında dışarıda değil beyinde gerçekleşir. Görüntü bilgi kaydı şeklinde olur ve beyinde bir tanımlama yapılır, onunla ilgili bir imaj oluşur. Damgalanmayı yok etme amacıyla beyindeki bu imaj değiştirilir. Bu değişikliği yapabilmek içinde beyne giriş çıkış olması gerekir. Bilgi giriş ve çıkışı da sosyal temasla gerçekleşir. Bu sebepten dolayı damgalanma toplumun homojenliğini etkileyen bir durumdur.

   Sıfır Damgalanma Mümkün Mü?
  Sıfır damgalanma mümkün değil, doğru da değildir. İnsanlar tek tür yaratılmamıştır; dil farklılıkları, ırk farklılıkları gibi tanımları vardır. Damgalanma bir tanımlama şeklinde olursa faydalıdır ama bir aşağılama şeklinde olursa çok kültürlülüğe aykırıdır. Çok kültürlülük ortak hedef olarak seçildiğinde damgalanma sadece tanım olarak kabul edilebilir fakat çok kültürlü ortamda, bir kültürün diğer kültürden üstün görünmesi durumunda damgalanma karşı tarafı uzaklaştırmak için kullanılmış olur. Böyle bir tutumla kültür çatışmaları ve kültür savaşları amaçlanmış olur. Ortak bir hedef belirlemekle o hedefe giderken iş birliğini sağlamak damgalanmayı ve damgalanmadan kaynaklanan çatışmayı önler. Eğer damgalanmış gruplar, ortak bir hedef belirleme yerine rekabete teşvik edilirse çatışma artırılmış olur. Bu durumda çok kültürlülüğün en büyük düşmanı haline gelir ve toplumdaki paylaşıma zarar verir.

  Kültürlerin barış içinde bulunması hedefleniyorsa, böyle durumlarda olumsuz damgalanmalar ile mücadele edilmesi gerekir. Kültürlerin birbiriyle çatışması isteniyorsa, bu, semboller ve damgalanmalar üzerinde yapılır. 

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...