6 Mart 2016 Pazar

Bilinç Nedir?


  Bilinç kişinin var oluşunun farkında olma durumudur. Kişi bilinçli durumdayken davranışlarını, düşüncelerini kavrayabilir ve denetleyebilir. Hayvanlarda da ihtiyacı gidermeye yönelik bir bilinç gelişmişken insanda yüksek bilinç söz konusudur. Yüksek bilinç kişinin düşünce hakkında düşünebilmesi, soyutu kavrayabilmesidir.

  Bilinçte irade bulunmaktadır, kişi davranışlarını farkında olarak yapar ve bu insanın davranışlarından sorumlu olmasına sebep olur. Uyku bir bilinç değişikliği iken alkol, uyuşturucu alınması, hipnoz gibi durumlar bilinci bozar. Aynı şekilde bazı hastalıklar da bilincin bozulmasına neden olur. Çoklu kişilik bozukluğunda kişinin bilinci aktif olsa da kişi birbirinden bağımsız kimliklere sahip olur. Soyut düşünce insana özgü bir kavramdır ve bozulduğunda bilinçte sapmalar meydana gelebilir. Bu da kişinin sosyal ilişkilerinde bozulmaya sebep olur.


İnsan, bilgileri seçerken hangi karara yöneleceğine ilişkin eğilim göstermekte, beyin ise bunu kaydetmektedir. "Öğle Yemeği Sendromu" adı verilen bu durumda kişi bir restoranda otururken kendi ismini duyduğu ya da ilgilendiği konuya ilişkin bir şeyler duyduğunda ilgisini o tarafa çevirip o masadaki konuşmaya kulak vermeye başlar. Hangi uyarana yöneleceği ile ilgili kararı ise beyni verir.
İnsanların ilgi alanı , etki alanı ile paralel olursa bilinç o konuda daha çok devreye girer. Duygusal yoğunluk ve zihinsel odaklanma olan konularda psikolojik bilinç harekete geçmekte ve bilincin nereye yöneleceğini belirlemektedir. Seçilen bilgiler, beynin kendisini bu bilgiye açmasını sağlayacağından "amaçlı davranım"ı ortaya çıkarmaktadır. Mesela derin uykudaki bir anne hiçbir sesi duymamasına rağmen, çocuğunun ağlamasını duyabilir. Zira annenin bilinci kapalı olmasına rağmen, bazı algılara kendisini açmıştır.
(Tarhan, N. 2009, İnanç Psikolojisi)

  Hepimiz düşüncelerimizi yönettiğimiz uyanık bir bilince sahibiz. Bilinç öncesi ise istediğimiz an çağırabileceğimiz bilgilerin depolandığı bölümdür; en sevdiğimiz renk, annemizin adı, telefon numaramız gibi. Bilinç dışı ise bilinçli olarak ulaşamadığımız, unuttuğumuz ve yok kabul ettiğimiz bilgileri içerir. Bilinçdışındaki bilgilere bilinçli olarak ulaşamasak da zaman zaman buradaki bilgiler su yüzeyine çıkar, dil sürçmesi gibi. Dil sürçmesi aslında bilinçdışına itilen ve kişi tarafından unutulan öfke gibi duyguların bilinçsiz dışavurumudur.

  Hayvanların bilincinden farklı olarak insanların bilinci gelişir, öğrenme insanın bilincinde değişime sebep olur. Çocuk bilinci ile soyut düşüncenin kavranabildiği yetişkin bilinç aynı seviyede değildir. İnsanın öğrendikleri doğrultusunda inançları değiştikçe algısı da değişir. Bireyin algılama düzeyi bilinç düzeyine bağlıdır, insanın insanın bilinçli olarak kendinin farkında olması dış dünyayı algılama şeklini belirler. Kişinin algısı dış dünyayı algılamasını etkiler.

rhonda bryne sözleri

  İnsan önem verdiği şeyleri ve hayatına hakim olan düşünceleri kendisine çeker, bu insanın bilincinin gelişmesiyle ilgili bir özelliktir. Kuantum fiziği insanın niyet ettiği şey ile arasında bir çekim olduğunu belirtiyor.

joseph murphy sözleri


3 Mart 2016 Perşembe

Öğrenilmiş Çaresizlik


Bir deney için köpek balıkları bir akvaryuma yerleştirilir. Aynı akvaryumun öteki tarafında da balıklar var ve bu iki çeşit balığın arasında bir cam bölme bulunmaktadır. Aç olan köpek balıkları balıkları avlamak için harekete geçer ancak cam bölmeye çarparak avına ulaşamazlar. Ne yaparsa yapsın karşı tarafa ulaşamayan köpek balıkları bir süre sonra cam bölmeye çarpmadan yüzmeyi öğrenirler. Aradan cam bölme kaldırılır ve artık geçiş serbesttir ancak karşı tarafa geçemeyeceğinin öğrenmiş olan köpek balıkları balıkların olduğu tarafa geçmeyi denemezler bile. Cam bölme varmış gibi yüzmeye devam ederler. Bu duruma psikolojide öğrenilmiş çaresizlik denir.

  Öğrenilmiş çaresizlik bireyin bir durum karşısında çok sayıda başarısızlığa uğraması il çabalarının sonuçsuz olacağına ve kontrolün artık kendinde olmadığına inanması sonucunda yeni çözümler aramaktan vazgeçmesidir.

  Öğrenilmiş çaresizlik hangi alanda olursa olsun canlı organizmanın bir şey yapamayacağına inanması durumudur. Kötü deneyimler karşısında bireyin/canlı organizmanın şartlanması, bireyin ileriki davranışlarını etkiler. Derste sürekli başarısız olan öğrencinin başarısız olduğuna, yapamayacağına inanması sonucu ders çalışmamasıdır, buna örnektir.


  Öğrenilmiş çaresizlik kavramı ilk kez Seligman ve arkadaşları tarafından kullanılmıştır. Seligman ve arkadaşlarının yaptıkları deneyde 24 köpek kaçış grubu, kontrol grubu ve boyunduruk grubu olarak üç gruba ayrılır. İlk aşamada kaçış grubundaki köpekler deney kutusuna yerleştirilmiş ve kaçabilecekleri bir elektrik şoku verilmiştir, toplam 64 şok verilmiştir. Şok verildikten sonra köpeklerin panele basması şoku durdurur. Bir kaç denemeden sonra köpekler bunu öğrenir ve şok anından panele basarak şoku durdururlar. İkinci gruptaki köpekler de aynı sayıda şok ve işleme tabi tutulmuştuk. Tek fark bu grup şoku kesebileceği bir panele sahip değildir. Üçüncü gruba ise her iki gruba uygulanan hiçbir şey uygulanmamıştır.

  Deneyin ikinci aşamasında tüm köpekler bir panelle ayrılmış bir kutuya konulmuştur. Şok verildiğinde panelin öteki tarafına geçen köpekler şoktan kurtulacaktır. 10 deneme yapılmıştır, bu on denemede kaçış ve kontrol grubu panelin öteki tarafına geçerek şoktan kurulmuş, başarıya ulaşmıştır. Boyunduruk grubundaki köpekler ise on denemeden sonra bile paneli geçmek için hiçbir çabada bulunmamıştır, şokun geçmesini beklemişlerdir.

  Boyunduruk grubundaki köpeklerin kaçma-kaçınma davranışları göstermemesinin sebebi, kendi davranışları ile şok arasında bir bağlantı olmadığını öğrenmeleridir. Davranış ve davranışın sonucu arasında bir ilişki olmadığı inancı çaresizlik davranışını meydana getirir. Bu hayatın her alanında geçerlidir.

  Seligman'ın köpeklerine yapılan deney ve benzerleri bir çok canlıya uygulanmış ve hepsinde benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır.

 
Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili yapılan bir başka deneyde pirelerle ilgilidir. Normalde 50 cm'ye kadar zıplayan pireler 30 cm'lik kavanozun içine konulur. Pireler kavanozda 29 cm zıplayarak kavanozun tepesine çarpmamayı öğrenirler. Bir süre sonra pireler kavanozdan çıkarılır ve normalde 50 cm kadar zıplayan pirelerin kavanozda olmamalarına rağmen sadece 29 cm zıpladıkları gözlemlenir.


  Öğrenilmiş çaresizlik sonucunda inanda üç farklı düzeyde kontrol kaybı meydana gelir. ;

1) Motivasyonel düzeyde kontrol kaybı, kişi davranışlarında gerektiği kadar aktif değildir. Bireyin durumu değiştirecek imkanı olsa da kontrol etme ve değiştirme isteği yoktur. Bireyde durumlar karşısında kaçınma, geri çekilme gibi davranışlar söz konusudur.

2)Duygusal düzeyde kontrol kaybı
, çabalarının sonuçsuz kalacağına inanmış kişide iç kontrol kaybı artar. Bu da bireyde stres, anksiyete artışı, umutsuzluk, güven yitimi, umutsuzluk, güven yitimi, depresyon, kan basıncında artma, kalp ritminde bozulma gibi sonuçların meydana gelmesine neden olur.


3)Bilişsel düzeyde kontrol kaybı, kontrol algısı zayıflamış olan bireyin, kontrolü mümkün olaylar karşısında kontrol etme olasılığı azaltır ya da yok eder. Kişi eylemler ve sonuçlar arasında bağ kuramayabilir.


Öğrenilmiş Çaresizlik ve Depresyon

  Öğrenilmiş çaresizliğe neden olan olumsuz durumlar birer stres faktörüdür. Günlük hayatta, iş hayatında vs karşılaşılan sorunlar insanın üzerinde baskı kurarak üzüntü, sıkıntı ve strese neden oluyor. Bunların uzun süreli olması da depresyona yol açıyor.

  Öğrenilmiş çaresizlik ve depresyon birbirine benzer özelliklere sahiptir. Her iki durumda da kişi de keder, kaygı, iştahsızlık, uyku bozukluğu ve faaliyetlerde azalmaya rastlanıyor. Aynı şekilde depresyonda da öğrenilmiş çaresizlikte olduğu gibi kontrol kaybı ve isteği azalmaktadır. Depresyon öğrenilmiş çaresizliktir diyebiliriz.

  Seligma'ın deneyinde kullanılan boyunduruk altındaki köpeklere depresyon ilacı verilmesi ile köpeklerde iyileşme gözlenmiştir. Depresyon ilacı kullanan köpeklerin çitin karşısına geçme davranışları kaçış grubundaki köpeklerle aynı seviyeye gelmiştir.

Kafese beş maymun koyarlar ve ortaya bir merdiven kurarlar. Kafesin tepesine de iple muz asarlar. Herhangi bir maymun merdivenleri çıkarak muza ulaşmak istediğinde, dışarıdan üzerine basınçlı soğuk su sıkarlar. Sadece merdivenden  çıkan maymun değil kafesteki tüm maymunlar bu sudan etkilenir.
  Sonra maymunlardan biri dışarı alınıp, yerine yeni bir maymun (adı 'A' olsun) konulur. A'nın yaptığı ilk iş muza ulaşmak için merdivene tırmanmak olur, fakat diğer maymunlar izin vermez ve yeni maymunu döverler. Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri yeni bir maymunla (adı 'B' olsun) değiştirilir. B de muza ulaşmaya çalıştığı ilk anda dayak yer. B'yi en şiddetli ve istekli döven sonradan kafese giren ilk maymun A'dır.
  Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir.en yeni gelen maymun C'de ilk atağında cezalandırılır. diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin A ve B en yeni gelen maymunu C niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur.
  Son olarak en baştaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle D ve E değiştirilir.
  Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır.
  Son olarak en baştaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle D ve E değiştirilir.  Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır.  Neden mi?
  Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir...



  Yapılan deneylerde de kanıtlandığı gibi hayatımızdaki engellerin çoğu aslında zihnimizdedir, çaresizliği öğrendikten sonra bu öğreti zincir gibi bizi tutsak eder ve ondan kurtulamayacağımıza inanırız. Hayatta yapamayacağımıza inandığımız bir çok şeyi, yeterli olmadığımız için değil yeterli olmadığımıza inandığımız için yapamıyoruz. 



  Zihnimizi özgür kılsak ve öğrendiğimiz çaresizliklerimizden kurtulsak hayatımız da kim bilir neler değişir, değil mi? Farkında olmadığımız kaç zincirin esiriyiz? Kendimizi ne kadar kısıtladığımızın farkında bile değiliz, alışkanlıklarımız, yanlış inançlarımız hayatımızı ne kadar zorlaştırıyor farkında bile olmuyoruz. Amos Parrish "Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir." der, alışkanlıklarınıza bir göz atmaya ne dersiniz? Fark etmeden hayatımızda yer edinen, bizi engelleyen öğrenilmiş çaresizliklerimiz, mutluluğumuzu engelleyen, başarılarımıza duvar ören, kendimizi çaresiz hissettiren yanlış öğretilerden başka bir şey değildir. Hayatınıza bir göz atın ve zincirlerinizi kırın, alışkanlıklarınızın ve yanlış inançlarınızın mutluluğunuzun önüne geçmesine izin vermeyin. İçinizdeki gücü keşfedin, kendinize inanın yeter. Mutluluğunuzun anahtarı zihninizde, isterseniz onu bulabilirsiniz.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...