Laikliği din olarak algılayan kişiler onu kutsallaştırır. Kutsallaştırılan laikliğin ayinsel ritüelleri ve kırmızı alanları oluşturulur. Bu da laikliğin dinselleştirme sürecidir. Laiklik, dinin alternatifi olarak sunulduğunda bunlar ortaya çıkar. Bu tür laiklik, yaşam tarzı ve din karşısında özgürlükçü laiklik olmaktan çıkar, din haline getirilmiş laiklik olur. Halbuki laiklik, dinin alternatifi değil, bütün dinlerin birlikte yaşayacağı ortak bir mutabık sözleşme oluşturmak demektir. Gerçek laikliğin ortaya çıkışındaki amaç şudur: Her dinin kendi içerisinde, birbirine baskı yapmadan, özgürce yaşayabileceği, güçlü olanın devam edip, güçsüz olanın tarih içinde yok olacağı bir ortam sağlamaktır.
Somuttan Soyut İnanca Geçiş
Yakın tarihe baktığımızda insanların
kutsallaştırılmasına örnekler görebiliriz. Malcolm X'in şeyhi Elijah Muhammed
kendini kutsallaştırmış, İslam dinini zenci dini haline getirmeye çalışmıştı.
Beyazları şeytan olarak görüyor ve gösteriyordu. Kendisine harem ve saltanat
kurmuştu. Daha sonra Malcolm X hacca gidince gerçek dinin ırkçılıkla ve beyaz
düşmanlığı ile ilgisinin olmadığını gördü. Ondan sonra Elijah Muhammed'e ters
düştü ve yollarını ayırdı.
Bir insanı kutsallaştırıp, heykellerini dikerek, ona karşı korkuya dayalı itaat oluşturmak tarihin bütün dönemlerinde olmuştur. Hristiyanlığın yayıldığı dönemde, Bizans imparatoru Konstantin, Pagan kültürünü model olarak alır onun yerine Hz. İsa'yı koyar. Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu iddia ederek Teslis (Trinity) inancını ortaya çıkarır. Böylece insanlığı tevhitten uzaklaştırır. Somut unsurlara inanma ilkel insanın özelliğidir. İnsanın görmediği şeye inanması zordur, gördüğü şeye inanma dürtüsü daha kuvvetlidir. Somutlaştırma, çocuk beyninin görevidir. Soyut düşünce 7-8 yaşından sonra başlar. İnsan olgunlaştıkça soyut olgulara inanır. İnsanlığında somut düşünceden soyut düşünceye geçmesi gerekir. Somut düşünce çocuksuluk eğilimidir ve insanlığın çocuksuluk dönemini temsil eder. Bu sebepten dolayı Hz. İbrahim'e kadar olan dönemde somut objelere, puta, totemlere tapmalar görülmüştür. İnsanlık belli bir olgunluğa gelince, Hz. İbrahim'le birlikte tek tanrılı dinler ortaya çıkar ve soyuta inanma başlar. O dönem açısından İbrahim peygamberin hayat hikayesi oldukça ilginçtir.
Nemrut'un kahinlerinden birinin yaptığı
açıklamaya göre, bir erkek çocuk dünyaya gelecek ve ateşe tapan Nemrut'un
dinini yok edecektir. Nemrut'un yanında çalışan Hz. İbrahim'in babası da bu
haberi duyunca, annesi, İbrahim'i bir mağarada büyütür. Belli bir yaşa kadar o
mağarada Nemrut'tan ve onun kültüründen uzak bir şekilde büyür. Bu yüzden
toplum içine karıştıktan sonra mevcut düzeni çok rahat sorgular. Allah artık
insanlığın o seviyeye geldiğini düşünerek Hz İbrahim'i özel yetiştirir ve o
topluma gönderir ve varoluşunu sorgulatmaya başlar. İbrahim peygamber önce
kendisini kimin yaratmış olabileceğini düşünür. Nemrut'un yapamayacağını anlar;
güneşi doğduramayan birinin ona ne gibi katkısı olabileceğini düşünür. Güneşe
bakar, onunda battığını görür, onunda acziyetine şahit olur. Bu şekilde
kainattaki bir çok eşyanın sorgulamasını yapar. Sonunda kendisini ancak bütün
bunların sahibinin yaratabileceğini düşünür. Böylece tek tanrı inancına
yaklaşır. O manevi seviyeye gelince, Allah vahiy göndermeye başlar. Böylece Hz
İbrahim'le birlikte tekrar soyut inanç
insanlığa öğretilir. Fakat insanlar bir müddet sonra yine sapıtırlar. Hz Yakup,
Hz Yusuf gibi peygamberlerle tekrar soyut inanç hatırlatılır. Fakat bir dönem yine insanoğlunda somuta
tapmaya eğilim başlar, yine yoldan çıkılır. En son olarak Hz Muhammed
gönderilir ve tevhit, dinin tam bir tanımlamasını yapar. Artık insanlık bu
tanımı değiştiremiyor ve o derece sapamıyor. Hz Peygamberden sonra ana tema ve
inanç bozulmuyor ama tatbikatta sapmalar oluyor. Emeviler, Abbasiler uygulamada
saptılar ve sahabelere zulümler yaptılar. Bu konuda öze yakın ve en saygılı
uygulamayı gerçekleştirmiştir.
Bu yüzyılda artık insanlık soyutu somut gibi
algılama seviyesine ulaşmıştır. Sanal teknolojinin, iletişimin, internetin
ortaya çıkması anlamın, mananın somut bir bilgi gibi kıymetli olduğunu
göstermiştir. Mesela bankada 1 milyon dolar hesabı olan biri Elektronik Fon
Transferi (EFT) ile başka birinin hesabına 500 bin dolar gönderebilir. Yapılan
bu işlem soyut fakat sonucu somuttur. Bilgi çağında insan soyutun somuttan daha
kıymetli olduğunu anladı ve gerçek yaratıcı kavramını anlayacak seviyeye geldi.
İnsanoğlu marifetullahı, esma-i hüsnayı anlayacağı seviyeye bu çağda ulaştı.
Vatikan'da Cevşen'in kıymetli olmasının sebebi, doğru bir Allah tarifinin yapılıyor olmasıdır. Hz. İsa'nın
Allah'ın oğlu olamayacağını anlayan zihniyet, Kur'an'daki "doğru Allah
tarifini" görünce tatmin oluyor ve kabul ediyor. Cevşen'de ve Kur'an'da
tarif edilen birisi ancak kainatı yaratır ve ona hükmedebilir düşüncesini kabul
ediyorlar. Gerçek din arayışında olan Hristiyanlar, Allah tanımlamasının doğru
yapıldığı kitaba bakarak Allah'ı buluyorlar.
Bilimsel metodolojide uygulanan bir yöntem
vardır. Bir konuda tez geliştirilirken o konuyla ilgili kavramlar tanımlanır.
Dinde bilimsel bir kavram olarak ele alınacak olursa, Allah'ın ve peygamberin
tanımlanması gerekir. Kim olabileceği, nasıl özeliklere sahip olacağı konusunda
tarifler yapılır. "Nasıl bir Allah olursa kainata hakim olur, insana şah
damarından yakın olur?" Bu sorulara cevap ancak tevhid inancında ve soyu
anlam boyunu fark etmekte karşılık bulur. Bir kitabı değerli kılan sebepler
nelerdir? Mürekkebi veya kağıdın kalitesi midir? Kitabı kitap yapan içindeki
manadır. Kainatta bir kitaptır. Kainatı kainat yapanda oradaki oksijen, azot,
hidrojen, kuşlar, böcekler, çiçekler değil, bunların dizilişindeki,
varoluşundaki anlamdır. O anlam Allah'ın varlığını gösterir. Kitabı yazanın
amacı oradan anlaşılır. Kainata anlam boyutuyla bakıldığında Allah bulunur.
Batı sekülerleşme ile birlikte soyut hedefi
ortadan kaldırdı. Onun yerine araba, ev gibi somut hedefler koydu. Daha
önceleri kilisenin koyduğu soyut hedefler vardı fakat sapkın bir inançtı.
Ruhanileri yeryüzünde Tanrı'nın temsilcisi olarak gören bir kilise anlayışı ve
otoritesi vardı. Bu otoriteye tepki sonucunda laik demokratik hareketler ortaya
çıktı. Bu da soyutu tamamen reddedip somutlaşma şeklinde yani materyalizm
şeklinde kendini gösterdi. Fakat materyalizmde din ihtiyacına, soyut ihtiyaca
cevap veremedi. Bunun sonucunda kör dogmalar ve batıl inançlar yayılmaya
başladı. Artık bu sapkınlıkların yerine sağlam inanç tanımlamaları
geçmelidir. "Doğru Allah
inancı" sorusuna cevap verilmesi gerekir.
Din ayağı ve dil ayağı toplumda doğru
tanımlanmazsa o toplum şizofren olur. Din konusu abartılı olursa dini
hezeyanlar meydana gelir. Tamamen dini yok sayarsanız bu kez de kendi kutsalını
oluşturan, putlara tapan toplumsal şizofrenleşme ortaya çıkar.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.