Beyin, bir insanla ilişki kurarken sadece onun kim olduğu, ne iş yaptığı bilgileri dışında duygusal ipuçlarını, duyusal bilgileri alıp işler ve ona göre erken uyarı sistemini çalıştırır. Beynin bundan sorumlu bölgesine "amigdala" denir. Badem büyüklüğünde, beynin orta kısımlarında, şakak bloglarının derinliklerindeki bu bölge radar gibi çalışır. Gemideki radar uçağı bulmak için tarar ve bulduğu an ona kilitlenir. Amigdala bölgesi de bu şekilde çalışır. Endişe, hassasiyet, hayret duygusu bu bölgenin çalışmasını arttırır. Bilgi ihtiyacının arttığı sırada o kişinin beynindeki ayna nöronlar harekete geçer. Her iki tarafında sinir hücreleri telsiz internet gibi çalışmaya başlar. Bu buluş 1992 yılında maymunlar üzerinde deney yapılırken ortaya çıkmıştır. Laboratuvarlarda maymunların beyin haritası çıkarılır. Hayvanlar elektrotlarla görüntülenmeye alınarak duygusal beyin, motor beyin bölgeleri ile ilgili deneyler yapılır. Bu çalışmanın yapıldığı sırada laboratuvara dondurma yiyen birisi girer ve dondurmayı yalayan adamı gören maymunun beyninde daha önce parlamayan bir bölge algılama yapar ve aktif hale geçer. Maymunun kendisi dondurma yemediği halde beynin o bölgesi yemiş gibi çalışır. Dondurmayı yemek, düşünmek, hayal etmek o bölgenin harekete geçmesini sağlar. Bunu sağlayan beyin hücrelerine paralel hücre veya ayna nöron denir. Bu ayna nöronlar, karşısındaki insanın bilgisini alıp, yaptığını taklit ederler. Duygusal ipuçlarında insan beyninde eş zamanlı ve eş uyumlu çalışan karşılıklı sinir alışverişleri vardır. Gizli biyolojik dans denilen bu olay, psikoterapilerde kullanılır. Nerobiyo feedback adı verilen bu sistemde, hastaya ve hekime, cilt ısısını, cilt rutubetini, cilt direncini ölçen elektrotlar yerleştirilir ve terapiye başlanır. Cilt ısısındaki değişiklikler, beynin komutu olarak meydana gelir. Beynin otonom sinir sistemi, "Sorun var, sakinle, rahatla" gibi mesajlar ürettikçe ciltte mikro değişimler olur. Cilt ısısında terlemede meydana gelen bu değişimler grafilere kaydedilir. Eğer terapi verimli gittiyse, iki tarafın kurduğu duygusal alışveriş (transferans) gerçekleşir ve grafisi alınır. Duygusal alışverişin yakalanamadığı, yolunda gitmeyen terapinin de grafisi alınır ve bu ikisi karşılaştırılır. Terapist ile hasta arasında empatik iletişim kurulduğu zaman ahenkli bir seyir olduğu ve senkronun tutmuş olduğu görülür. Fakat empati kurulamadığı zaman grafiler düzensiz çıkar. Ahenkli giden bir terapide, terapist ve hastanın davranışlarına bakıldığında, kendilerinin, farkında olmadan birbirilerini taklit ettikleri görülür. Biri ayak ayak üstüne attıysa, diğeri de aynı davranışı yapar. İki taraf, farkında olmadan empatik iletişimi bedensel davranışa yansıtır. İki tarafında mutlu olduğu bu anda sessiz bir heyecan, coşku hissedilir. Kişiye ne hissettiği sorulduğu zaman "Anlaşıldığımı hissettim" cevabını verir. Duygusal alışveriş olursa, iki beyin arasında sözsüz bağ kurulur. Sanki iki beyin arasındaki sinir hücreleri dans eder gibi uyum içinde olur.
Bu uyumun meydana gelmesi için üç şart
gerekir. Birincisi, karşılıklı dikkatin oluşmasıdır. İkincisi, olumlu
duyguların paylaşılmasıdır; empatik rezonans denilen, iki tarafında aynı
duyguları hissetmesi gerekir. Sıcakkanlı, etrafına neşe saçan insanlar,
sanatçılar bunu çok iyi başararak karşı tarafın beynindeki ayna hücreleri
harekete geçirirler. Üçüncü şart ise kişinin fark edildiğini fark
edebilmesidir. Hastanın "Beni anladı, beni hissetti" diyebilmesidir.
Bir arada bulunan iki kişinin rahat davranması, çatışmasız ama ahengi olmayan
iletişimdir. Eğer iki kişi birlikte gülüp, birlikte neşeleniyor ve birlikte
heyecanlanıyorlarsa, empatik iletişimi yaşıyorlar anlamına gelir.
Duyguların paylaşılmasında göz teması çok
önemlidir. Bunun önemi, yapılan psikolojik bir deneyde daha net ortaya
çıkmaktadır. Karşı cinslerden oluşan bir grup öğrenciden, beş dakika süreyle
birbirinin gözünün içine bakması söylenir. Bu duygusal yoğunlaşmanın sonucunda
öğrencilerin %25'i birbirine aşık olur.
İki Beynin Aynı Anda Çalışması
Karşılıklı empatik iletişim sırasında bir
tarafın kığırdanması, tedirgin olması, donakalması karşı tarafla olan iletişimi
koparır. Bu tür iletişimde dalga boyları gibi eş zamanlılık söz konusudur.
Dalga boylarının birbirine uyumlu, eş güdümlü ve eş zamanlı çalışmasına faz
karşılaşması (fazlack) denir. Karşılıklı iki kişinin beyni fazik çalışmasının
aynı olması, fazların kaymayıp birbirine oturması anlamına gelir. Bu kişiler
aynı anda aynı şeyleri düşünebiliyorlarsa beyinleri fazik çalışıyordur ama beş
dakika sonra düşünüyorsa fazik çalışma söz konusu değildir. Gerçek empatide,
aynı şeyleri düşünme mikro saniye farklarla gerçekleşir. Kişiler birbirinin
içinden geçeni anlar, "tam ben diyecektim, dilimin ucundaydı, sen
söyledin" şeklinde yorum yaparlar. En yoğun ve mükemmel empati eş zamanlı
olanıdır. Bu empatide kişi bilinçli
çabanın ötesinde olur ve karşısındaki kişinin kolu, bacağı gibi hareket eder.
Karşındakinin ne hissettiğini hisseder, eş zamanlı düşünür, aklından geçeni
anlar ama bilinçli tarif edemez. Empatinin tepe noktası olan bu durumda kişiler
eş zamanlı düşünerek, eş zamanlı hissederek ve eş zamanlı davranarak empatik
iletişimdeki üç aşamayı yerine getirirler.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.