Empati
Psikoloji biliminde empati, bir kişinin
kendisini duygu, düşünce, davranış olarak karşısındaki kişinin yerine koyarak
hissetmesi, düşünmesi ve hareket etmesidir. Eşduyum diye de tanımlanan empati,
genel psikolojik tanımda sadece eşduyum değildir. Diğer bir ifade ile
karşısındakinin hissettiğini hissetmenin ötesinde o kişinin bakış açısını da
görebilmesi, onun bakış açısına saygı duyup kendi bakış açısında olaya bakması
ve ortak hareket edebilmesidir.
Empatiyi tam olarak tanımlayabilmek için
empati, sempati ve antipati arasındaki farkı da bilmek gerekir.
Sempati, bir insanın karşısındakinin
duygularına aynı şekilde katılması anlamına gelir. Karşısındaki kişi üzüldüğü,
ağladığı zaman, ona yandaş olması, onunla aynı şeyi hissetmesi, ağlayanla
oturup ağlaması, sevinenle oturup sevinmesidir. Bu durumda kişi karşısındakinin
sorununu içselleştirmiş olur.
Antipati ise karşı tarafın duygu, düşünce ve
davranışlarına aksi tavır sergilemektir. Bir kişiye antipati hissetmekle , bir
sıfata antipati hissetmek arasındaki fark ayırt edilmelidir. Antipati
genellikle bencil kişilerde olan
özelliktir.
Empati ise kişinin kendi duygularını
koruyarak, karşı tarafın da duygularını fark edip o şekilde davranmasıdır.
Bencillik empatinin tersidir ancak antipati değildir. Benmerkezci olan kişi
sadece ben seviyesinde kaldığı için empati yapamaz, karşı tarafın yerine geçip
onun bakışlarıyla olaya bakamaz ve karşı tarafın hisleriyle aynı hissi
paylaşamaz.
Empati araştırmaları sırasında, sosyal
beyin çalışmalarının kültürel
farklılıkları da olduğu ortaya çıkmıştır. Budist rahiplerle, ortalamalı bir
Amerikalı arasında beyin görüntüleme ile empati çalışması yapılır. Vücudu
yanmış bir insan resmi ortalama bir Amerikalıya gösterildiğinde beyinde iğrenme
duygusu ile ilgili alanlar parlar ve bu alanların aktif hale geçtiği görülür.
Beynin o bölümünde stres hormonları artar, kaygı yükselir. Aynı resim kendisini
eğitmiş bilge Budist bir rahibe gösterildiğinde ise acıma ve yardım duygusuyla
ilgili alanlar aktif hale geçer. Şefkatle birlikte, yardım ihtiyacı ve
mutlulukla ilgili alanlar da faal hale gelir. Bu nedenle empatinin biyolojik
bir temeli olduğu ve sadece yardım edilecek kişiye değil, yardım edene de katkı
sağladığı empati yapılana değil, empati yapanı da rahatlattığı, psikolojisine
olumlu desteği olduğu söylenir. Bu örnek, empatinin geliştirilebilir bir beceri
olduğunu gösterir. Biyolojik olarak var
olan empatik eğilimi herkes gösterebilir.
Gelişim psikologlarının düzenlemelerine
göre empati, birincisi duygusal öğrenme, ikincisi zihinsel öğrenme ve
davranışsal öğrenme şeklinde tanımlanır. Karşındakinin duygularını anlamanın
ötesinde, davranışlarını da anlama, onun bakış açısıyla bakmadır. Empatinin tam
gerçekleşmesi için üç öğe olan duygusal olarak empati, düşünce olarak empati ve
davranışsal olarak empati beslemesinin olması gerekir.
Duygu
Aktarımında Sözsüz İletişimin Önemi
Duygu aktarımı
ayağında, iletişimdeki kişiler arasında duygu alışverişi meydana gelir. Yapılan
araştırmalar, duygu aktarımının olduğu sözlü iletişimin %20, sözsüz iletişimin
%80 civarında olduğunu göstermektedir. Sözel olmayan iletişimde mimik ve jestler,
beden dili göz teması, söyleyiş tarzı vardır. Konuşurken karşı tarafa eşik altı
vurgular yapılır. Bu vurgular konuşma sırasında kelimenin yazı anlamından çok,
ona eşlik eden duyguların karşı tarafın beyninde kalıcı olarak kalıp
kalmamasını belirler. İletişimin duygu aktarımı ayağı, kişilerde bilginin daha
kalıcı olması sonucunu doğurur. Bu durum
da empatinin biyolojik temelinin olduğunu ve pozitif bilim olgusuna dayandığını
gösterir. Son 30 yılda yapılan yoğun çalışmalarda, somut beyin görüntüleme
yöntemleriyle empatinin biyolojik bir kavram olduğu, görsel olarak beş duyunun
sınırları içinde değerlendirilebileceği daha net ortaya çıkmıştır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
ellerine sağlık çok güzel açıklamışsın
YanıtlaSilBeğenmene sevindim, bu yazıyı Nevzat Tarhan'ın Toplum Psikolojisi adlı kitabından derledim.
Sil