Hayattaki en zor şeylerden biri, insanın
kendini sorgulamasıdır. Belirsizlik hepimizi rahatsız eder. Bunun çaresi
"Ne, neden, nerede, ne zaman, nasıl?" sorularını barındıran zihinsel
sorgulamadır.
Özeleştiri, insanın varlığını tanıması
bakımından son derece mühimdir. Zira yanlışlarını görmeyen kimse doğru karar
veremez. İnsanın başarısını etkileyen, yalnızca şahsi çıkarları değildir. Kimi
zaman menfaatler arka plana atılıp saf duygularla karar verildiği de olur. Bu
sebeple özeleştiri yapabilen kişilerin doğru karar verdiğini söylemek
mümkündür.
Duyguların farkına varmak, olumlu ve olumsuz
duyguları birbirinden ayırt edebilmek önemlidir. İnsanın bir tarafında arzular
ve dürtüler, diğer tarafında ise mantık ve kurallar vardır. İnsan bu ikisi
arasında denge kurar. Arzular ve dürtüler insanı kendine doğru çekmek
eğilimindedir. Ancak beyin, mantık ve kurallara doğru gitmeye eğilimlidir. Bunu
başarabilen kimse, hayat yolunda amacından sapmaksızın ilerleyebilir. O sebeple
insanın arzu, dürtü ve duygularının ayrımını iyi yapması gerekir.
Arzu ve dürtüler her insanda vardır. Ancak
kendinin kusursuz gören kimse özeleştiri yapmaz. Bu nedenle insanın, kendisini
tüm zaaflarıyla, iyi kötü bütün yönleriyle kabul etmesi gerekir. Kendilerini
kusursuz gören kimseler, yaşanan olumsuz olaylarda sorumlu olduklarını
düşünemedikleri için özeleştiri yapma gereği duymazlar. Özeleştiri yapabilmek,
tekil sorumluluk açısından son derece önemlidir. Özeleştiri yapmaktan uzak,
mesuliyeti hep başkalarına yükleyen kimseler bu sorumluluğu dış sorumluluk
haline çevirirler. Bu noktada tekil sorumluluk ile sosyal sorumluluk arasındaki
dengeyi kurabilmenin önemi ortaya çıkar.
İnsanı özeleştiri noktasına götürecek olan
şey, kişinin benlik algısıdır. Bununla birlikte, ideal bir "ben"
vardır; bu kişinin olmak istediği benlik algısıdır. İnsanın hayalindeki
durumuyla, içinde bulunduğu durum arasındaki farkı bilmesi, psikolojik bir
ihtiyaçtır. Özeleştiri yapamayan kişi, idealindeki benlik ile gerçek benliği
arasındaki farkı bilemez ve ideal "ben"ini hakikatteki benliği ile
karıştırır. Bu da onu yanlış kararlara ve yanlış ilişkilere götürür.
Örneğin, kendisini öven kişilerin
etkisinde kalır. Etrafındakilerin hatalarını görmediği için tökezler. Bazı
insanlarda da durum tam tersidir; kişi kendisini olduğu konumun çok altında
görür. Değersiz ve işe yaramaz kabul eder. Burada özeleştirinin aşırıya kaçması
sonucu kişinin kendisini yanlış algılaması söz konusudur.
Özeleştirinin dozu kaçtığında, kişi depresif
eğilimle içine girer. Özeleştiride en önemli şey, gerçekçiliktir. Özellikle
fazla baskıcı ailelerde çocuk kendisini yetersiz ve değersiz hisseder. Böyle
hissettiği içinde bir müddet sonra kendisini olduğundan değersiz görmeye
başlar. Kusurlarını büyütür ve olumsuz taraflarını ön plana çıkarır. Ve
neticede gerçekleri görmemeye başlar. Oysa insanın iyi ve kötü yanlarını
gerçekçi şekilde algılaması, psikolojik bütünlüğü açısından çok önemlidir. Bu
gerçekdışı algılama, insanın kendine haksızlık yapmasına da sebep olur.
Ego Haritamız
Psikolojik bütünlüğün içinde benlik
algılaması, iç uyum açısından önem taşır. İdealimizdeki ben, bulunduğumuz ben
ve algıladığımız ben olmak üzere üç türlü "ben" vardır. Bu üç
"ben"in dengede olması; realist, aktivist ve idealist bakış açıları
ile ilgilidir.
"Gerçek ben", kişinin olumsuz
yönleriyle birlikte mevcut durumudur. "Aktivist ben" ise gerçekle
ideal arasında yaşamaya çalıştığı bendir. Ego haritasında gerçek-hayal
sınırlarını doğru çizebilmek, insanın her zaman başarabileceği bir şey
değildir. İnsanın aynaya, yani mukayeseye ihtiyacı vardır. Kişi özeleştiri
yapabilirse, deneme-yanılmaya ihtiyaç duymadan sonuca ulaşabilir.
Psikolojik sağlığın ilk basamağı, kişinin
kendini bilip tanımasıdır. Kendini analiz etmek, insanın bilmesi gereken ilk
şeydir. Yoksa kendine karşı bir tür körleşme yaşar, hep hatalı kararlar verir.
Birinci Şart
Kendini Bilmek
İnsanların güçlü ve zayıf yönleriyle
kendilerini tanımaları, hayattan beklentilerini, amaç ve hedeflerini
sorgulamaları gerekir. Evrende düşünce ve duyu süreçlerinin farkında olan tek
varlık insandır. Psikolojide metakognisyon denilen bu durum, insanın
varoluşunun farkına varan tek varlık olduğunu gösteriyor.
İnsanda kendini gözleyen bir ben (ego)
vardır. Bu ego olayların içine karışıp kaybolmaz. Yaşadığı duyguların
farkındadır. Kişinin ruh durumu ve o ruh durumu hakkındaki düşünce ve
duygularının farkında olabilmesi, öz bilinç halidir.
Kendini tanıyan insan özgürlüğü yakalamış
olur. Arzulardan özgür olmak, olumsuz duygulardan kendini kurtarmak, moral
bozucu bir düşünce geldiğinde alternatif düşünceler üretebilmek insanı özgür ve
mutlu kılar. Özgürlüğü ve bağımsızlığı doğru şekilde yaşamak, insanın kendi
sınırlarını bilmesiyle mümkündür. Tanınan şey yönetilebilir. Birçok insan
duygularını tanımadığı için kendini duygu seline kaptırır, akıntıya teslim
olur. Yenilgiyi kabul ederek duyu ve zevk tuzaklarına yahut da yılgınlığa
kapılıp depresif hale gelir.
Özeleştiri yapan kişi kendini sorguladıktan
sonra özdenetimini devam ettirmelidir. Özdenetim iç disiplin gerektirir; sosyal
sınırları iyi bilmek ve sosyal uygunsuzluktan kaçınmak özdenetimin sağlanması
için ilk şarttır. Oturup kalkmayı, konuşmayı, nerede nasıl davrandığını bilmek
ustalık gerektirir.
yine çok güzel bir çalışma olmuş teşekkürler
YanıtlaSilBeğenmene sevindim, teşekkür ederim.
Sil