Sosyal Damga Nedir?
Kişinin sosyal durumunu tanımlaması, belli bir
kültür kalıbına oturtulması ve kültürel kabın standardının belirlenmesine
'sosyal damgalama' veya 'etiketleme' denir. Eşcinsel damgalama bu tanıma örnek
olabilir. Eşcinsel denildiği zaman, toplumda o konuyla ilgili akla gelen
toplumsal algılamalar ve tanımlamalar vardır. Diğer bir örnek ise zenci-beyaz
ayrımında yapılır. Zenci damgalanması, biyolojik özellikleri nedeniyle kişinin
kendi isteği dışında ortaya çıkan sosyal damgalamadır. Şişman bir insanı şişko
diye damgalamak da o kişinin fiziksel yapısıyla ilgili bir tanım yapmaktır. Bu
tanımlamalar önyargıları ifade eder. Bunlar önyargıların oluşturduğu kültürel
standartlar kümesidir. Damgalama, kültürel alt grupları yönetmek, etiketlemek,
değersizleştirmek yada yüceltmek için kullanılır. Mesela akıl hastası, deli,
şizofren damgalaması gibi.
Stigmatizasyon adı verilen bu toplumsal
damgalamaların düzeltilmesi gerekir. Damgalanma ile mücadele etme, psikiyatri
kongrelerinde de stigmatizasyon ve çözüm yolları tarzında tartışma konusu
haline gelmiştir. Kör, topal olarak stigmatize kişi ve gruplar kendilerini
dışarıya karşı kapatırlar. Zihinsel ve fiziksel özürlülerin, mücadele ettikleri
en önemli konu kendileri hakkında yanlış kanaatleri düzeltmektir.
Stigmatizasyonda kanaatler oluşturma gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Kültürel
ve psikolojik savaşta, toplumlar sembollerle stigmatize edilerek düşman haline
getirilebilir. Düşman algılaması da damgalanma içerisinde yapılabilir. Mesela
Kızılderililer düşmandır gibi bir algılama oluşturulabilir. Damgalama, ırkçılık
oluşturmada en önemli etkendir. Kendi ırkından olmayan herkesi aşağı olarak
damgalayıp kendi ırkının üstünlüğünü sağlamak şeklinde ayrımcılıkta kullanılır.
Damgalama, önyargı ve ayrımcılığa zemin hazırlayan ciddi bir program alanıdır.
En yaygın önyargılar, cinsiyet, ırk, cinsel
yönelim, fiziksel ve zihinsel engellere dayanan önyargılardır. Önyargıların
oluşmasında modern dogmatizmin etkisi fazladır. Sosyal damgalama da, bireyler
belli bir ortamda sosyal kimlik içerisinde tanımlanır ve değersizleştirilir.
Daha sonra da bu damgalanan kişiler tacize uğrarlar. İki türlü damgalamadan söz
edebiliriz. Birincisi görünür olan sosyal damgalardır; zencilik ve
homoseksüelliği buna örnek olarak gösterebiliriz. İkincisi ise gizlenebilen
sosyal damgalardır. Bunlar yaşam tarzlarıyla ilgili gizlenebilen ve kontrol
edilebilen sosyal damgalardır. Mesela bir kimse kendi memleketinin neresi
olduğunu, hangi kültürel kimliğe mensup olduğunu gizler. Bazı kişilerin köy
kökenli olduğunu gizlemesi gibi. Dersim olayını buna örnek gösterebiliriz.
Açlık ve sefilliğin yüksek olduğu bir zamanda varlık vergisi de konulunca,
Dersim'deki köylüler vergiyi protesto ettiler. Halkın tepkisi organize olmayan
bir itirazdı. Fakat bu tepkiye hemen siyasi bir anlam yükleyip isyan ettiler
diyerek o bölge halkına toplarla, uçaklarla saldırıldı. Büyük bir katliam oldu.
Bu isyanlara dayanarak İstiklal Mahkemeleri gibi çeşitli aşırı yasal tedbirleri
alınarak korku oluşturuldu. O kültüre karşı damgalanma yapılmış oldu. Şeyh Sait
isyanı ve Menemen gibi bazı olaylardan hareketle Türkiye'de irtica damgalaması
yapıldı. "Bütün dindarlar böyledir." şeklinde bir genelleme yapılarak
dindar insanlar damgalanarak değersizleştirilip suçlandı. Bu tür damgalama
yukarıdan aşağıya yapılan bir sosyal damgalamadır. B duruma karşıda insanlar
kültürümüzü gizlemek zorunda kaldılar.
Damgalamanın
Düşmanı: Diyalog
İnsanlar
arasındaki sosyal temas ve diyalog, damgalanmayı değiştirir. Örneğin 1960'lı
yıllarda ABD'de zenci-beyaz ayrımı çok kesin hatlarıydı. Aynı otobüslerde aynı
restoranlarda bulunmuyorlardı. Daha sonraki yıllarda serbest fikir özgürlüğü ve
serbest insan etkileşimi ortaya çıkınca zencilerle aynı iş yerinde çalışan,
aynı mekanı kullanan insanlar, zencilerinde korkulacak gruplar olmadıklarını
gördüler. Onlarında insan dışı varlıklar olmadıklarını anladılar. Sosyal
temasları arttıkça onlarla evlenebildiklerini hatta zenci kökenli birini devlet
başkanı olarak seçebileceklerini gördüler. Böylece Amerika'da zenci
damgalanması dağıldı. Hala insanlarla temasını kesen, izole bir ada yaparak
kendi kültürel yada ırk üstünlüğünü devam ettirmek isteyen bireyler mevcuttur.
Bu tür damgalanmaya karşı en önemli çözüm diyalog ve sosyal temastır.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir
dindarlaşma süreci ve sosyolojik bir akış var. Bu sürede bazı dini sembollere
karşı aşırı reaksiyon meydana geliyor ve bir grup insan yüksek voltaja tutulmuş
gibi tepki gösteriyor. Fakat daha sonraları tepki veren insanların çarşaf
açılımı yapmaya başladıkları görülüyor. Çarşaflılarla bir araya gelip, temas
kurup, konuştuklarında kendilerinden farklı olmadıklarını görmeleri, bu açılımı
yapabilmelerinin sebebi oluyor. Çarşaflı veya örtülü insanları uzaydan gelmiş
gibi görenler, aynı ortamda bulunarak, aynı iş yerinde beraber çalışarak temas
kurduklarında, diyaloğa geçilemeyecek kişiler değilmiş duygusunu hissediyorlar.
Diyalog böylece damgalanmayı değiştiriyor.
Damgalanmanın
Yok Edilmesi
Damgalanmanın önündeki en büyük engel
önyargılardır. Önyargılar değiştiğinde veya yok edildiğinde damgalanma düzelir.
Bu nedenle damgalanma ile ilgili yapılacak çalışmalar önyargılar üzerinde
yapılan çalışmalardır. Önyargıları değiştiren çalışmaların içerisine bilgi
sosyolojisi, kültürel psikoloji ve damgalanmanın biyolojik boyutu girer.
Beyin araştırmaları sırasında
gerçekleştirilen fonksiyonel MR çalışmaları var. MR'a giren kişiye bir konu
hayal etmesi istenir. Konuyu hayal ettiğinde beyninin hangi bölgesi çalışıyorsa
onunla ilgili görüntüler alınır. Mesela kişiden müşfik bir annenin veya yanık
bir insan vücudunun görüntülerini hayal etmesi istendiğinde beynin hangi
bölgesinin çalıştığına bakılır. Bu kişinin yetiştiği kültüre göre beyinde
onunla ilgili imajinasyon, biyolojik bir alt yapı oluşur. Damgalama aslında
dışarıda değil beyinde gerçekleşir. Görüntü bilgi kaydı şeklinde olur ve
beyinde bir tanımlama yapılır, onunla ilgili bir imaj oluşur. Damgalanmayı yok
etme amacıyla beyindeki bu imaj değiştirilir. Bu değişikliği yapabilmek içinde
beyne giriş çıkış olması gerekir. Bilgi giriş ve çıkışı da sosyal temasla
gerçekleşir. Bu sebepten dolayı damgalanma toplumun homojenliğini etkileyen bir
durumdur.
Sıfır
Damgalanma Mümkün Mü?
Sıfır damgalanma mümkün değil, doğru da
değildir. İnsanlar tek tür yaratılmamıştır; dil farklılıkları, ırk
farklılıkları gibi tanımları vardır. Damgalanma bir tanımlama şeklinde olursa
faydalıdır ama bir aşağılama şeklinde olursa çok kültürlülüğe aykırıdır. Çok
kültürlülük ortak hedef olarak seçildiğinde damgalanma sadece tanım olarak
kabul edilebilir fakat çok kültürlü ortamda, bir kültürün diğer kültürden üstün
görünmesi durumunda damgalanma karşı tarafı uzaklaştırmak için kullanılmış
olur. Böyle bir tutumla kültür çatışmaları ve kültür savaşları amaçlanmış olur.
Ortak bir hedef belirlemekle o hedefe giderken iş birliğini sağlamak
damgalanmayı ve damgalanmadan kaynaklanan çatışmayı önler. Eğer damgalanmış
gruplar, ortak bir hedef belirleme yerine rekabete teşvik edilirse çatışma
artırılmış olur. Bu durumda çok kültürlülüğün en büyük düşmanı haline gelir ve
toplumdaki paylaşıma zarar verir.
Kültürlerin barış içinde bulunması
hedefleniyorsa, böyle durumlarda olumsuz damgalanmalar ile mücadele edilmesi
gerekir. Kültürlerin birbiriyle çatışması isteniyorsa, bu, semboller ve
damgalanmalar üzerinde yapılır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.